Dizlerdeki sıvı kaybını önleyen 5 besin grubu

Diz eklemi içinde bulunan sıvılar, doğal kayganlaştırıcı vazifesi görerek hareket kabiliyetimizi sağlar. Bu sıvının adı “sinovya” sıvısıdır. Sıvının azalması durumunda ise şiddetli ağrılar başta olmak üzere kireçlenme, artroz, dizden ses gelmesi, diz kıkırdağının erimesi, menisküs, şişlik, ağrı gibi sağlık sorunları da peş peşe gelir. Genellikle yaşlanmaya bağlı olarak azalan sinovya sıvısı kilo, egzersiz, yaşam tarzı, vitamin ve mineral eksikliği gibi faktörlerden de etkilenerek süreci hızlandırabilir. Sinovyal sıvının salgılanmasını azaltan durumlardan biri de eklem üzerine yük binmesidir. Masa başı işlerde çalışma, yatağa bağımlı kalma gibi durumlarda dize daha az yük biner. Diz eklemi yeterince çalışmazsa, bir süre sonra diz eklem sıvısı üretiminde azalma oluşur. Diz ekleminin yeterince kullanılmaması sonucu dizde ağrı ve hareket kısıtlılığı ortaya çıkar. Ancak bunun aksine dizler hareket sonucunda da sıvı kaybedebilir. Diz eklemi uzun süreli ve çok fazla kullanıldığında daha fazla eklem sıvısına ihtiyaç duyar. İnsan vücudu buna bir noktaya kadar tolere edebilir. Diz eklemi çok fazla kullanılmaya devam edilirse, eklem sıvısı bir noktadan sonra yeterli olmayacaktır. Diz ekleminin çok fazla kullanılmasının da dizde sıvı kaybına neden olur. Peki dizlerde sıvı kaybı nasıl önlenebilir? Sıvı kaybını azaltmak için hangi besinler tüketilmelidir? Sizler için sıraladık. Gıdalarla alınan hayvansal jelatin vücudumuzda kollajen dokuların sentezini artırarak kıkırdak ve bağ dokularını kuvvetlendiriyor. Bu açıdan, gıdalarımıza bol jöle, jelatin ve C vitamini eklemenin, eklemlerimizi sağlıklı tutmada, kıkırdak tamiri ve doku onarımında yararlı bir rol oynayabilir. Güçlü kemiklerin olmazsa olmazı kalsiyumdur. Kemik sağlığının en gerekli minerali olan kalsiyum; 10-20 yaş grubu günde 1200-1300 mg, 20-50 yaş günde 1000mg, 50 yaş üzeri ise1 200 mg oranında alınmalıdır. Süt ürünleri, peynir çeşitleri, soya, yeşil yapraklı sebzeler ve tohumlar kalsiyum kaynağı olarak tercih edilebilir. Kemik suyu içerdiği glisin, prolin ve arjinin gibi önemli amino asit içeriğiyle mükemmel bir kolajen kaynağı. Beslenme rutininize zaman zaman kemik suyu eklemeniz, vücudunuzda azalan kolajeni yerine koymak için idealdir. Ancak kolestrol ve kalp damar rahatsızlıklarınız varsa dikkatli olmalısınız. Yumurtanın beyazı, glisin ve prolin de dahil olmak üzere kolajeni oluşturan diğer amino asitleri de içerdiği için en iyi kolajen kaynaklarından biri olarak nitelendiriliyor. Kemik ve eklem sağlığı için kahvaltınızdna yumurta beyazını eksik etmemeye özen göstermelisiniz. Çilek, ahududu, böğürtlen, karadut ve yaban mersini gibi kırmızı meyveler C vitamini deposu olup kolajen üretimini destekliyorlar. Özellikle çilek içerdiği bir antioksidan çeşidi olan ellajik asit sayesinde kolajenin yıkımına karşı da koruyucu etki gösteriyor.    

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir